15 Şubat 2017
 
Suriye politikamı, CIA Direktörü Pompei ve Roma'nın sonu.

Bugünkü yazımın konusu da yine TÜRKİYE'm için çok önemsediğim küresel büyük güçlerin ülkemizdeki jeopolitik mücadelesi ve kavgası... Son yazımdan bu yana bazı farklılıklar oldu, tabii olumsuz yönde... Varsayımlarımda ne kadar haklı olduğumu son gelişmeler gösteriyor. Devreye ABD'nin girmesi ile başlayan ve CIA başkanının ülkemize gönderilmesi ile gelişen süreçte siyasetçilerimizin ülkemizi yönetme yeteneklerinin olmadığı apaçık ortaya çıktı. Sadece "Fırat Kalkanı" harekâtında bile neye karar verildiği belli değil. En yetkili ağızdan bir gün; "Ok yaydan çıktı, El Bab'dan sonra sırada Membiç ve Rakka var" hemen üç beş gün sonra "El Bab'da Fırat kalkanı sonlandırılmalı" açıklaması geldi.

Hemen sonra ABD'nin devreye girmesiyle "Münbiç ve sonrada Rakka'ya gitmemiz gerektiği" baskısına tanık oluyoruz. Yine basında yer alan haberlere göre Türkiye'nin son Suriye projesinde Suriye'nin kuzeyinde 4-5 bin kilometrekare bir alanda yerli halkın yaşayacağı ve bu halkın kendine özgün bir ordusu oluşturulması gerektiği var. Ayrıca bu konunun ABD başkanı Trump ve Almanya olmak üzere koalisyon güçlerince desteklendiği ifade ediliyor. Aynı gün Astana'da "Türkiye'nin Suriye'nin ulusal bütünlüğüne olan kararı teyit edilmesi" hatırlatılıyor. İşte bu çelişkili ve ikiyüzlü davranışlar ülkemize olan güveni sarsmaz mı?

Ve son olarak Sayın Cumhurbaşkanı'mızın Arap ülkelerini (Bahreyn, Suudi Arabistan ve Katar) ziyaretinde "Suriye ve Irak'ı bölmek için İran Pers milliyetçiliğini kullanacak" dedi. Tabii ki İran bu lafın karşılığı olarak Türk Milliyetçiliğini hedef alacaktır. Bu arada çok özel bir bilgiyi sizlerce paylaşacağım. ABD'nin Ortadoğu politikasının temel ve değişmeyen kuralı BAAS Arap milliyetçiliği, İran Fars milliyetçiliği ve Kemalist Türk milliyetçiliğini tehdit olarak görmek ve bertaraf etmeye uğraşmaktır.

Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı'mızın ABD başkanı ile görüşmesinden önce İngiltere başbakanı ülkemize geldi ve Türkiye'nin Esad takıntısını kullanarak Esad'sız çözümden söz etti sonra CIA başkanı ülkemize geldi, Türk ordusunu Rakka'ya yönlendirdi. Şimdi ABD'nin Türkiye planı çok net,  en aptal insanın algılayacağı kadar açık;

1) Türkiye ile Rusya'nın arasını açmak. (Kısmen başardı.)
2) Türkiye ile İran'ın arasını açmak. (Kısmen başardı.)
3) Rus gazına karşın Azeri gazı TANAP'ı desteklemek. (Bu destekler de gelmeye başladı.)

Türk diplomasisi bu tuzakları önleyecek yeteneği var mı? HAYIR

Ve sayın halkımız, ülkemiz için yaşamsal önemli olan onca konu varken bu günlerde hiç bir anlamı olmayan anayasa tartışmalarına yoğunlaşmasını, bu süreci iyi yönetemememizi ve kaçırdığımız fırsatı gelecek kuşaklara anlatabilir miyiz?

Bir toplumda bilgi yetersizliği varsa o topluluklar çok kolay maniple edilir ülkemizde daha çok güzel ve etkili konuşan, belagati yüksek konuşmalarını şiirlerle süsleyen siyasetçilere ilgi duyulur. Oysa bizim "Etkili konuşan değil, doğru şeyleri konuşan" siyasetçilere gereksinimimiz var. Bu sözleri başka bir yerde duymadıysanız bunlar benim sözlerimdir. (Orhan Ayber)

Bugünkü yazımı biraz fantastik bir yorumla renklendirmek istedim ABD başkanı Trump Sayın Cumhurbaşkanı'mızla konuşması sonrası ülkemize CIA direktörü Mike Pompei'yi gönderdi.

(Rahmetli Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel'in Kenan Evren'i sık sık ziyaret eden Pakistan darbecisinin Türkiye'ye gelişini sorduklarında şu cevabı vermişti; "Madam "Teçır" gelecek değildi ya gartal gartalla uçar, karga kargayla uçar."

Pompei Romalı ünlü bir generaldir, Roma senatosu onu Anadolu'ya gönderir görevi roma egemenliğine başkaldıran daha çok İran kökenli direnişi kırmak imparatorluğun Anadolu'da otoritesini sağlamaktır.

Nitekim başarılı olur da; daha sonrada Mısır'a gider. (Mike Pompei'nin de Türkiye'den sonra Arap ülkelerine gittiği gibi) İşte bunun üzerine eski kayınpederi Jül Sezar ile araları açılır ve aralarında çok büyük bir savaş çıkar. Artık Romalı Romalı ile savaşmaya başlar. Pompei Mısırlılara sığınır ama Mısırlılar Sezar'ın öfkesinde çekindiklerinden Pompei'nin kafasını keserek bir tepsi içinde gönderirler. Bu manzara karşısında Sezar, hüngür hüngür ağlar, nedenini soranlara ise "Romalılar birbirleri ile savaştı" der. Ve iç savaşlar sonraki yıllarda da devam eder, iç savaşlar Romanın en kudretli döneminde başlar. İç savaşlarla Roma birkaç yüzyıl sonra tarih sahnesinden silinir.

Hikâyemiz burada sona eriyor. Acaba diyorum; "ABD'nin sonu da Roma İmparatorluğun sonu gibi mi olacak." 21. yüzyılın imparatoru ABD de çok kan döktü, milyonlarca ve milyonlarca kan akıttı ve şimdi iç sorunlarla boğuşuyor.

Galiba ABD, CIARoma İmparatorluğunun kaderini paylaşacak, bu da benim temennim olsun.